KIYMET





                                     


“Dııt dıt, dııt dıt, dııt dıt…”

Meryem, sabahın ilk ışığında alarmın sesiyle uyandı. Kim bilir bu gece kaç kere uyanmıştı. Uykusuna düşkün biri olsa da, yanındakine bakınca yüzünde kocaman bir tebessüm belirdi.


Meryem, lohusalığının başında, çiçeği burnunda bir anneydi. Hemen bebeğini kucağına aldı, uyandırmaya çalıştı. Galiba emzirme konusunda en çok zorlandığı yer burasıydı. Bebeği uyanık tutmak... On beş dakikalık aktif bir emzirme için resmen bir saat savaş veriyordu.


Gecenin bir saatinde bu savaşı verirken, bir tebessümünü yakalamıştı miniğinin. “Allah’ım!” dedi. “Bu nasıl bir güzellik, nasıl tatmin edici bir his… Tüm uykusuzluğuma rağmen, şu an nasıl böyle mutlu olabiliyorum?”


Bebeğin gelişim evrelerine hayret ediyordu. Hamileliğini yeni öğrendiğinde, bir susam tanesi kadar bile değildi. O minicik canlıdan, kirpiklerine kadar oluşmuş, detayda müthiş ve çok güzel bir bebek...


Sonra düşündü… Rahim ne garip bir yerdi. Bebeğin tüm ihtiyaçlarının karşılandığı, büyümesi ve gelişmesi için tüm şartların sağlandığı, çok güvenli bir alan...


Bu da yetmezmiş gibi, daha garip bir kısmı vardı anneliğin... İçerde büyüyen bir canlı var. Dış dünyada ise yaşamını sürdürmeye çalışan, yeni duruma zihinsel ve fiziksel olarak uyum sağlamaya çalışan bir kadın var.


Kilo almayı istemezken hamileliği ile kilo alan... Güzelliğinden vazgeçmek istemezken güzelliği azalan... Ağır kaldırmak istemezken ağır bir yük yüklenen… Duygusal olarak hassasken daha da hassaslaşan bir kadın... Eski kıyafetlerine sığmayan, göbeğinin büyüklüğünden uyku uyuyamayan bir kadın...


                                


Bebeğini kucağına ilk aldığı günden bugüne, saçlarını doğru düzgün tarayamadığını fark etti. Evin içi de çok kalabalıktı. Herkes etrafında pervane oluyordu. İstediği her şeyi yapmaya çırpınan insanlar vardı. Ama o, “Ne çorbası yapalım?” sorusuna bile ağlayabiliyordu. Üstelik neden ağladığını da anlayamıyordu.

İşin daha komik tarafları da vardı. Bebekle hem tek başına ilgilenmekte zorlanıyordu hem de kendisi haricindekilerin yeterliliğinden şüphe duyuyordu. Normalde biri sorsa, annesi ve kayınvalidesinin dörder çocuk büyüttüğünü söyler, övünürdü. Ama şimdi içinde, içi hiç boşalmayacak bir kaygı çuvalı vardı sanki. “Anneler kulübüne hoş geldiniz!” diyordu içinden bir ses. Onun için her şeyin en iyisini yapmaya çalışsa da, hep eksik hissedeceği yolun başındaydı.

Oysa bu his, hamilelikte çok azdı. Bebeği için, her şeyin en iyisi dizayn ediliyordu. Anne karnında bebeğin en iyi şartlarda aylarca sarılıp sarmalanması, konuk edilmesi... Ne kadar büyük bir konformuş. Ve ne büyük MUCİZE…

Ne çok emek vardı bir canlının gelişmesinde... Bir damla sudan; gören, duyan, hisseden ve düşünen bir canlıya dönüşüm, kolay mıydı?


O zaman, Yaratan da bu kadar emek verdiği insana, kim bilir ne kadar çok kıymet veriyordu. Her şey, insanın daha iyi olması için söyleniyor, onun iyi olması için yapılıyor ya da bazen yapılmıyordu. Oysa, pek çok şey gibi bunları da düşünmüyordu insanoğlu.

Meryem gece uykusu bölünse de, uykusuzluktan gözaltı torbaları çıksa da mutluydu. Emzirmeye çalışırken neredeyse omurga duruşunun değişmesi bile onu rahatsız etmiyordu. Gaz çıkarma seansları ise eşiyle nöbet devri gibiydi. Bir de o sürekli küçücük çamaşırların yıkanması ve ütülenmesi…


Hangi insan, diğer bir insan ile ilgili bu kadar çaba ve mücadele verebilirdi ki?


O minik eller, poğaça gibi ayaklar, çipil çipil gözler… Her türlü zorluğa rağmen ne kadar da sevimliydi.

Sadece dokuz ay karnında taşıdığı ve sadece haftalarca yanında olan bir bebeğe harcanan emek. Ve bu kadar kısa sürede bu kadar sevmek...

“En son neye bu kadar emek vermiştim acaba?” diye düşündü.

İşte onu Yaratan ve tüm dünyayı onun hizmetine sunan da, insanı bu kadar çok seviyordu…

Sevmese, onun için bu kadar nimet verir miydi?

Sevmese, onun bu kadar yaramazlığına katlanır mıydı?

Her seferinde, “Yeniden başlayalım.” der miydi?

Bir annenin bakışından sevgisini anlamak fark etmekle başlar.

Peki, bizi gerçekten seveni fark ediyor muyuz?






Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerle bugünümüzü 
ve yarınımızı tasarlamamızı sağlayan bir gerçeklik ilmidir. 
Bireylerin problemlerini doğru tespit edebilmeleri ve çözüme 
ulaşabilmeleri için stratejiler sunar.
 

Kim Kimdirİlişkide Ustalık”Başarı Psikolojisi”, programlarıyla 

mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara 

hedeflerine ulaştıracak yöntemler gösterir.








Yorum Gönder

11 Yorumlar

  1. Bir anne evladını ne kadar seviyorsa belki kaç milyon katı RABBimizin bize olan sevgisi..

    Annenin içine o sevgiyi koyan kim?
    Çok şükür 🤲

    YanıtlaSil
  2. Gerçek sevenin sevgisini hak edebilmek ümidiyle...
    Emeğinize sağlık 🪷

    YanıtlaSil
  3. Her satırı gözlerim dolarak okudum. RABbim iyi ki varsın, bir kez daha iman ettim.

    YanıtlaSil
  4. 🌸🌸🌸🐝10 Haziran 2025 16:01

    Annelerimiz kıymetli ama onu bize gönderen daha kuymetli ❤️🌺🌺

    YanıtlaSil
  5. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  6. Çok güzel bir yazı olmuş yazarın kalemine sağlık

    YanıtlaSil
  7. İnsan ne yazacaĝını bilemiyor...
    Bu kadar muazzam sekilde yaratıp ve ihtiyacını karşılaması en önemlisi ihtiyacını karşılarkende hazzı ve keyiflendirerek vermesi...
    İnsanı bu kadar kıymetlendiren Rabbine karşı ne kadar nankör....

    YanıtlaSil
  8. Bir insana bir insan için bu kadar mücadele ve çabayla ilgilendiren yaratıcı... nasıl muazzam bir sistem...
    Minik bir tebessüme onca emeği sığdırmak.
    Muazzam bir tahrik:)

    YanıtlaSil
  9. Kıymet vermek ve emek vermek, kimlere kıymet veriyoruz, kimlere emek veriyoruz...

    YanıtlaSil