MAHALLE GÜNLÜKLERİ: KETE MESAİSİ

 




“Nasıl ya? Her seferinde söylemesen unutacağım sanki. Tamam, kutsal kabuklar güvende. Merak etme!”

Annem, yağ tenekelerine ekili karanfillerin dalına yumurta kabuğu asıyor. “Sularken düşürme” diye tembih etmekten hiç bıkmıyor. Balkonda tam yedi çeşit karanfil var. Yumurta kabukları çelik bir zırh gibi, tüm kem göz ve nazarlardan koruyormuş onları.

Mahallemizin annelerinde çiçek sevdası mevcut. Hepsinin balkonunda çeşit çeşit ekili. Annemin favorisi ise karanfiller.

Mahallede iki tür hırsızlığa sık rastlanır: ilki gençler arasında yaygın, gönül hırsızlığı. İkincisi de tahmin edeceğiniz üzere çiçek hırsızlığı. Suç teşkil eder mi, bilmem.

Başka tür hırsızlıklar pek yok. Çünkü herkes herkesin evinin, malının, çocuğunun bekçisi mahallede. Annem, “Çok uzaklaşma mahalleden! Koca şalvarlı bohçacı teyzeler şalvarına koyup götürür seni!” derdi küçükken. Hiç inanmazdım çünkü illa mahalleden biri görür, vermezdi beni.

Zaten annelerin “çok uzaklaşma” tembihleri hep lafta kalırdı. Üç beş çocuk kafaları birledik mi, akşama kadar kaç mahalle dolaşırdık. Bazen oyun oynamak, bazen de bisiklete binmek için. Benim başını çektiğim grupsa en lezzetli böğürtlenleri bulup yemek için mahalleden çıkardı. Bir de elimiz, ağzımız, üstümüz, başımız mosmor dönünce azar işitmesek...

Ama benim anlatacağım şey başka bugün. Balkona çıktığımda aldığım kete kokusu…





Mahallede bir uysallığımla, bir de yemeyi sevmemle bilinirim. Nereden güzel bir koku gelse, bir bahaneyle oraya damlarım. Zaten gitmesem de o gelir. Çünkü bilirim ki birazdan komşulara dağıtılacak. “Komşuda pişer, bize de düşer.” atasözü var ya, onun gibi. Tabaklar “Kokmuştur komşum.” diye gelir, evde ne varsa içine konarak iade edilir. Böylece tüm mahallede pişeni yiyebilirim.

Bu koku da Şerife Teyze’den geliyor. Şerife Teyze Kayserili. Kete, Kayseri’de hep yapılırmış. İnşallah patateslidir yine. Bazen sade de yapıyor ama en çok patatesliyi seviyorum.

Ketenin kavrulmuş un kokusunu içime çeke çeke suladım karanfilleri. İçeri geçip beklemeye başladım. Ha şimdi gelecek, ha şimdi getirecek diye. Dakikalar geçmek bilmedi. Annemin yanına gittim, durumu anlattım. “Çok ayıp, kocaman kız oldun.” deyip gönderdi. Nesi ayıp ya? Büyümedim, hala çocuk sayılırım ben!

Biraz daha bekledim. Yok, böyle olmayacak. Bir şeyler bulmam lazım. Şerife teyzenin kızı Gülsün abla bazen ödevlerime yardım eder. Çözemediğim bir matematik sorusu var, ona sormam lazım. Hemen kitabımı, kalemimi kaptım. Tam kapıdan çıkıyordum ki annemle göz göze geldik. Bakışlarından anladım, gidersem arıza çıkacak. Nereye gittiğimi anladı. Yetmedi, bir de niye gittiğimi de anladı.

Bu mahallenin anneleri hem çok akıllı hem de gözlerinde dilleri var. Ağızlarını hiç açmadan gözleriyle konuşabiliyorlar. Arzu’nun annesi de öyle, Hülya’nın da. Gözlerden anlamazsan terlik var, süpürgenin sapı var. Her attığını vuruyor, inanır mısınız? Askere babam gitmiş ama atıcılıkta annemi geçemiyor.

Çaresiz boynumu büküp geri döndüm. Odaya geçip televizyonun düğmelerine teker teker bastım. Bu saatte çocuklar için bir şey yok. Televizyonu kapatıp kanepenin üzerine oturdum. Kardeşim de yoktu. Kim bilir nerede oynuyordu arkadaşlarıyla.




Sıkıntıdan patlayacaktım ki aklıma geldi. Öğretmenimden yeni bir kitap almıştım, ‘Pollyanna’. Kaldığım yerden okumaya başladım. Yaşadığım can sıkıntısının iyi bir tarafını görmeye çalıştım ama olmadı.

Bir de ne göreyim! Pollyanna, evimizin karşısına oturmuş kete yiyor. “Bana da versene!” diyorum, “Olmaz!” diyor. “Çok acıktım ama!” diyorum, “Olmaz!” diyor. Tam ağlamaya başlamıştım ki annemin sesiyle uyandım. “Kalk, Şerife teyzenler çaya geliyor.”

Neyse ki rüyaymış. Kanepede kitabın üzerinde uyuya kalmışım.

Yaşasın! Mahallemizi seviyorum, komşularımızı seviyorum. Bugün en çok Şerife teyzeyi seviyorum.

Düşündüğüm gibi Şerife teyze elinde ketelerle geldi. Tabii çocuklar da geldiler. Biz çocuklarla, anneler de birbiri ile arkadaş. Arada kavga etsek de çok güzel oyunlar oynarız. Onu bir dahaki sefere anlatırım.

Hemen hemen her gün bu saatlerde birinin evinde toplanılır, çay içilir, sohbet edilir. Kimin ne ihtiyacı var dinlenir, giderilir. Derler ki: ihtiyaç gördükçe ilişkiler sıkılaşır, güçlenir.

Annemler çayla, biz vişne kompostosuyla keteleri yedik sonunda. Şerife teyze giderken gülümsedi, “Afiyet olsun kızıma.” dedi. “Bir daha yapacak mısın?” dedim, herkes güldü. Hiçbir şey anlamadım…




Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerle bugünümüzü 
ve yarınımızı tasarlamamızı sağlayan bir gerçeklik ilmidir. 
Bireylerin problemlerini doğru tespit edebilmeleri ve çözüme 
ulaşabilmeleri için stratejiler sunar.
 

Kim Kimdirİlişkide Ustalık”Başarı Psikolojisi”, programlarıyla 

mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara 

hedeflerine ulaştıracak yöntemler gösterir.









Yorum Gönder

23 Yorumlar

  1. Çok güzel ve sıcacık bir yazı, ellerinize sağlık keyifle okudum.

    YanıtlaSil
  2. Işıl Sezer9 Nisan 2025 10:01

    Komşuluk gibisi yok

    YanıtlaSil
  3. Çocukluğuma döndüm. Emeğinize sağlık çok keyifli bir yazı olmuş 🪷

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel bir yazı olmuş elinize sağlık🌸

    YanıtlaSil
  5. Çok keyifli ve güzeldi ellerinize sağlık ❤️

    YanıtlaSil
  6. Ne kadar özledik böyle mahallelerde apartmanlarda oturmayı. Her şey ne kolaydı o zamanlar, istemeye söylemeye bile gerek yoktu bir şeyleri. Herkes halden anlardı.

    YanıtlaSil
  7. Ellerinize sağlık 🌾 İnsan okurken özlem duyuyor. Yeniden o günlere dönmenin veya bu seviyede ilişki kurmanın bir yolu olsa...

    YanıtlaSil
  8. Mahalle kültürümüz vardı. Ne güzeldi. Çünkü herşey çok gerçekti. Muhabbet , komşuluk, arkadaşlık, bütün ilişkiler.. 🌸🌸🌸

    YanıtlaSil
  9. Ne guzel bir yazi elinize emeginize saglik

    YanıtlaSil
  10. O zamanki herşey çok güzeldi.Keteler yufka ekmekleri.O kokuları özledik.Bu tür yazilarla o günlere döndük.

    YanıtlaSil
  11. Elinize emeğinize sağlık kaleminize sağlık
    çocukluguma mahalleme götürdü eskimeyen eskide kalan muhteşem güzel mahalle komşuluk ilişkileri
    Günümüzde komşuluk lar bitti sayılır sanal alem ve internet oldu herşey ama yinede eskimeyen eski komşuluk lara ve dostlara selam olsun

    YanıtlaSil
  12. Çok içten ve sıcacık güzel bir yazı olmuş emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  13. Eline sağlık güzel bir yazı olmuş eskilere gittim

    YanıtlaSil
  14. Açlık ve marifet ilişkisini, ilişkilerin gücünü anlatan ne de hoş bir yazı olmuş. Miss gibi kete kokusunu duyduk . Teşekkür ederiz :)

    YanıtlaSil
  15. Elinize sağlık. 🌹

    YanıtlaSil
  16. Çok keyifli bir yazıydı emeğinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  17. Çok keyifli bir konu. Çok güzel kaleme alınmış. Elinize sağlık.👏👏

    YanıtlaSil
  18. İnsanı eski günlere götüren çok güzel bir yazı, teşekkür ederiz.

    YanıtlaSil
  19. Bizi çocukluğumuza götürdü :)

    YanıtlaSil
  20. Keyifle okuduğum bir yazı oldu, keşke dedim hala o günlerde yaşıyor olsak, çocuklarımız güvenle sokaklarımızda oynayabilseler. Oysaki şimdi insan tek başına ekmek aldırmaya bile endişeleniyor 🥲

    YanıtlaSil
  21. kaygısı az, dayanışması çok; üzüntüsü az, neşesi çok; stresi az, rahatlığı çok; zararı az, faydası çok, güzel günlerdi..

    YanıtlaSil
  22. Okurken gözlerim doldu. Çoçuklugma gittim, anneannem polyana kitabı almıştı bana. Ne güzeldi o günler mutluduyduk hemde çok. Keyifle okudum teşekkür ederim 🌷

    YanıtlaSil