YA TUTARSA

Ahu, oğlunun odasına girdi, ışığı kapattı, yıldızlı gece lambasını taktı. Ve yatakta onu bekleyen oğluna, “Evet, bugün hangi masalı dinlemek istersin?” diye sordu. Oğlu, “Anne, biz bugün Nasreddin Hoca fıkralarını öğrendik. Sen de bana onlardan birini okur musun?” dedi. Ahu biraz düşündükten sonra, “Ya Tutarsa” fıkrasını okumaya karar verdi ve okumaya başladı:

Nasreddin Hoca bir gün gölün kıyısına gitmiş. Yanına da biraz yoğurt almış. Yoğurdu kaşıklayıp göle döküyormuş. O sırada köylülerden biri onu görmüş ve şaşkınlıkla sormuş:

- Hoca, ne yapıyorsun?

Nasreddin Hoca gülümseyerek cevap vermiş:

- Gölü mayalıyorum, ne yapayım?

Adam Hoca’ya bakmış ve kahkaha atarak sormuş:

- Ne diyorsun be hoca? Çıldırmış olmalısın. Koskoca göl hiç maya tutar mı?

Hoca gülümsemesini hiç bozmadan cevaplamış:

- Peki ama ya tutarsa?..

Ahu fıkra bittikten sonra oğluna sordu:

- Nasıl, beğendin mi bakalım fıkrayı?

- Evet anneciğim, beğendim ama bir şeyi çok merak ettim. Fıkradaki insanlar niye bu kadar şaşırdı? Yoğurt yapmak böyle bir şey olmadığı için mi?

- Evet oğlum, bu hayatta her şeyin belli bir oluru, bir kuralı var. Ve biz o işi, o kurala uygun yapmazsak sonuçlar bizim istediğimiz gibi olmaz. Yani yoğurdu kendi yöntemine uygun mayalamadığımızda asla tutmaz. ‘Ya tutarsa’ diye bir ihtimal yoktur. Yani kalemi elimden bırakırsam, düşer değil mi? Neden? Çünkü yer çekimi kanunu var. İşler bu kanundan farklı ya da aykırı bir şekilde ilerlemez.

Eğer ödevlerimizi son dakikaya bırakırsak, o ödevleri yapmak hep zorlaşır. Bazen ödevi yapmak için malzeme bulamayız bazen de başka bir şey olur. Gel gör ki sonuç hep aynıdır. O ödevi yapmak, artık daha zor bir hale gelir.

Oğluna fıkrayı anlatıp merakını giderdikten sonra mutfağa geçti. Bu fıkrayı oğluna açıklayabilmişti ama henüz kendine açıklayamamıştı. Hep öyle olmaz mı zaten?

İnsan dışarıdaki problemleri kolayca görür. Ama sıra kendisine geldiğinde, aynı problem bile olsa onu göremez.

Ahu da hayatındaki problemleri çözmeyi sürekli erteliyordu. Eşi, ev içinde üzerine düşen sorumlulukların hepsini ona yıkmıştı. O ise bu meseleyi eşiyle arası bozulmasın diye sürekli aynı şekilde çözmeye çalışıyordu. Konuşarak her şeyin çözülebileceğine inanıyordu.

Yani fıkra misali… Nasrettin Hoca göle çalınan mayanın tutmayacağını biliyordu. Ahu da asıl çözümün bu olmadığını içten içe biliyordu. Ve artık bir karar vermesi, netleşmesi gerekiyordu. ‘Belki bir gün tutar’ ümidine tutunmadan, bu sefer gerekeni yapmalıydı. Çünkü oğluna dediği gibi, bu hayatta soyut veya somut her şeyin değişmeyen bazı kuralları vardı. Bu da onlardan bir tanesiydi.

Eşinin sorumluluğunda olan işlerden birini, bizzat ona yaptırarak işe başlamaya karar verdi. Ve daha da önemlisi… Artık hayatın hiçbir yerinde, “Ya Tutarsa” ümidi ile bir hamle yapmamak için kendisiyle sözleşti…

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerle bugünümüzü 

ve yarınımızı tasarlamamızı sağlayan bir gerçeklik ilmidir. 

Bireylerin problemlerini doğru tespit edebilmeleri ve çözüme 

ulaşabilmeleri için stratejiler sunar.

 

“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi”, programlarıyla 

mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara 

hedeflerine ulaştıracak yöntemler gösterir.