TAVUK MU YUMURTADAN, YUMURTA MI TAVUKTAN?

 

Bir zamanlar çok uzaklarda bir köy vardı. Tüm köylü günlük işlerini bitirdikten sonra bahçesinde kocaman çınar ağacı olan köy kahvesinde toplanırdı. Köyün önde gelenlerinden Hasan Amca herkes tarafından sevilen, saygı gören biriydi. Her gün birbirinden güzel hikayeler, yaşanmış olaylar, fıkralar anlatırdı. O akşam yine tüm köylü kahvedeydi. Hasan Amca o kadar hoş sohbetliydi ki, çocuklar bile onu dinlemeye gelirdi.

Köy ahalisi “Bugün bize ne anlatacak?” diye kendi aralarında konuşurken Hasan Amca yine o çok güzel tebessümüyle her zamanki yerine oturdu.

- Eveettt, bugün nasılsınız bakalım?

Herkes başladı sıkıntısını dökmeye…

Kimisi, “Bu yıl hasat az, seneyi nasıl görürüz bilmem...” dedi.

Kimisi, “Eccük oğullarım tutaydı işin ucundan, o tarlaları da eker, bu yıl köşeyi dönerdik.” diye sızlandı.

Herkesin derdi çoktu. Hasan Amca dinledi ve sonra ağzından şu mani döküldü:

- Tavuk mu geldi önce, yumurta mı bilinir?

Bu soru yıllardır nice akla girilir.

Doğa döner durur, bilmem cevabı kim verir.

Döngüde her şey var, başı sonu sevilir.

Söyleyin bakalım. Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar?

Hasan Amca’nın sorusu kafaları epeyce karıştırdı.

Kimisi “Elbette tavuk önce geldi, yoksa yumurtayı kim yumurtlayacak ki?” derken kimisi de “Hayır, önce yumurta geldi. Çünkü tavuk da sonuçta bir yumurtadan çıkar!” diye karşılık verdi. Tartışma giderek büyüdü. Köy halkının çoğu bu sorunun cevabını bulmak için kendi teorilerini ortaya koymaya başladı.

Köy meydanında bir araya gelen yaşlılar “Ali Dede’ye gidelim. O bize elbet en doğrusunu söyler.” dediler.

Ali Dede “Bu hayatta her şeyin bir başlangıcı vardır. Tavuğu bir yaratan olmalı ki, ilk yumurtayı da o tavuk yumurtlamış olsun.” dedi. Bunun üzerine Ali Dede’nin karısı Hatice Nine, “Ama belki de ilk yaratılan bir yumurtaydı ve ondan çıkan tavukla başladı her şey.” diyerek itiraz etti.

Bu arada köyün gençlerinden Ayşe kimseye çaktırmadan köyün civarındaki ormana gitmişti. Ormanda yürürken bir kuş yuvası gördü ve yuvadaki yumurtaları izlemeye başladı. Kendi kendine şöyle düşündü;

“Belki de tavuk ya da yumurta meselesi bir başlangıç ya da son değil; bir döngü meselesidir. Tıpkı kuşlarda olduğu gibi. Tavuk ve yumurta birbirini tamamlar.”

Ayşe bu düşüncelerle köy meydanına geri döndü. Ertesi gün kahvede toplanan kalabalığın yanına giderek bulduğu cevabı paylaştı.

“Belki de bu sorunun tek bir cevabı yoktur. Tavuk ve yumurta bir döngüdür. Biri olmadan diğeri de olmaz. Tıpkı doğada her şeyin birbiriyle bağlı olduğu gibi tavuk ve yumurta da birbirine bağlıdır."

Bu açıklama köy halkını susturmuştu. Ayşe'nin sözleri doğanın döngüselliğini ve bir şeyin başlangıcı ile sonunun bazen bir arada olduğunu hatırlatmıştı.

Köy halkı o günden sonra bu soruyu tekrar tartışmadı. Ancak bu tartışma onlara daha büyük bir gerçeği öğretti: doğadaki her şey birbiriyle bağlantılıdır.

Bazen en büyük soruların cevabı olaylara farklı bir bakış açısıyla yaklaşmakta yatar.

Köydeki eski çınar ağacı hala yerinde duruyor ve onun altında Hasan Amca gibi köyün ileri gelenleri bildiklerini, deneyimlerini genç nesillere aktarıyorlardı. Yaşam döngüsüne hizmet etmek için deneyimleri ile bulunduğu topluma fayda veriyorlardı. Köy kahvesinde oturanlar bazen hala bu hikayeleri anlatarak faydalı ve keyifli bilmeceler eşliğinde sohbetler etmeye devam ediyorlardı.

Çünkü bazen en önemli şey cevabı bulmak değil, o cevabı arama yolculuğunda oluşturulan sebeplerdir.

Sonuç mu?

İşte o, bizim müdahale edebileceğimiz alan değildir.

Çünkü insanlar oluşturdukları sebeplere konsantre olmalıdır.

Sonuçlara değil.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerle bugünümüzü 

ve yarınımızı tasarlamamızı sağlayan bir gerçeklik ilmidir. 

Bireylerin problemlerini doğru tespit edebilmeleri ve çözüme 

ulaşabilmeleri için stratejiler sunar.

 

“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi”, programlarıyla 

mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara 

hedeflerine ulaştıracak yöntemler gösterir.