Çocuk, her zamanki gibi odasına kapanmış bilgisayarıyla oynuyordu.
Annesi ise konuşuyordu…
“Bu sefer o bilgisayarı kıracağım!
Bu çocuktan adam olmaz.
Kimlere söyletmedim, hiç kimseyi dinlemiyor. Kimse umrunda değil ki çocuğun...
Oyunda kimlerle oynuyor kim bilir? Adamlar hırlı mı, hırsız mı?
Hiçbir söylediğimi de duymuyor. Kim bilir kaç para kaybetti! Hiçbir şey de anlatmıyor. Anca birine anlatırken duyarsak...
Biz zaten burada bostan korkuluğuyuz. Değil mi oğlum?!”
Soluksuz konuşuyordu yine... Gücü yetmediği için her seferinde daha da sesi yükseliyor, haklı iken haksız duruma düşüyordu.
Etrafındaki insanlar, onu anladıklarını fakat yönteminin yanlış olduğunu söylüyorlardı. Ama çok zayıf düştüğü ve çaresiz kaldığı için başka yol bulamıyor, aynı yanlışı yapmaya devam ediyordu. Aklına hep oğlunun küçüklük halleri geliyordu. Bu anılar da, ‘bir gün düzelir’ umudunu depreştiriyordu… Ama sonra yeniden bağıra bağıra konuşmaya, arada gidip kilitli kapıyı yumruklamaya başlıyordu.
İçeridekinin umurunda bile değildi oysaki... Hatta o kadar umurunda değildi ki neredeyse ‘bir vızıltı’ diye tanımlayabilirdi o çırpınışları... Oyundaki arkadaşlarını annesinden daha değerli görüyor ve onları çok önemsiyordu. Onların da aileleri, anne babaları vardı. Ama hiçbirisi annesi kadar tepki vermiyordu.
O da fark ediyordu aslında oyun işini abarttığını. Ama annesinin bunu hak ettiğini de düşünüyordu. Hatta “Bu kadar karışmasa, o kadar oynamazdım.” diye bir kılıf bile uydurmuştu kendi kendine.
Oyunun başından kalkmadığı için beslenme problemleri başlamış, ciddi kilolar almıştı. Uykusuzluktan gözlerinin altı morarmış, aynada kendine bakmak bile istemiyordu. Ama bırakamazdı ki... O kadar emek vermiş, ilk defa bir alanda kendini başarılı hissetmişti.
Normal hayattaki algısı azalmış, okuldaki arkadaş çevresi ondan uzaklaşmıştı. Onun için “Biraz garip bir çocuk.” diyorlardı. Koşa koşa eve gidip bilgisayar başına oturmak için onların sorularına bazen cevap bile vermiyordu. Alelacele konuyu kapatıp ayrılmaya çalışıyordu okuldan.
Bu durum öğretmenlerinin de dikkatini çekmeye başlayınca sonunda rehberlik servisi babasına ulaşmıştı. Rehberlik hocası durumu anlamaya çalışmış, babasına sorular sormuş, kendi tespitlerini sıralamıştı. Fakat babanın verebileceği bir cevabı yoktu. “Kusura bakmayın, ben neredeyse 7/24 çalışıyorum. Sorularınıza cevap veremeyeceğim. Biz yarın hanımla beraber gelelim.” diyebilmişti sadece…
Anne, baba ve çocuk…
Üç farklı kişi, üç farklı problem gibi gözükse de…
Problem ortak aslında…
Bağımlılık…
Babanın işine, annenin oğluna, çocuğun bilgisayara...
Yanlış bir çözümle gerçek bir problem geçilemez hayatta...
Peki problemin ve çözümün gerçeği neydi acaba?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerle bugünümüzü ve yarınımızı tasarlamamızı sağlayan bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini doğru tespit edebilmeleri ve çözüme ulaşabilmeleri için stratejiler sunar.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi”, programlarıyla
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara
hedeflerine ulaştıracak yöntemler gösterir.
11 Yorumlar
Bağımlılık...
YanıtlaSilEmeğinize sağlık 🪷
Belki de her evde olan bir sorun... Acaba problemin çözümü ne idi?
YanıtlaSilYanlış bir çözümle gerçek bir problem geçilemez hayatta...
YanıtlaSilMaalesef çoğu hayat böyle.. Özgürleşmek ümidiyle 🤲
YanıtlaSilEmeğinize sağlık 🌸
Bir yerdeki aşırılığın diğerlerini de etkilediğini anlatan güzel bir yazı olmuş✨ Paylaşım için teşekkürler 🍃
YanıtlaSilBiz bağımlılık deyince farklı şeyler düşünüyoruz ancak hayatlarımıza daha detaylı bakmak gerekiyor. Basit bağımlılıklar büyük problemlere sebep oluyor.
YanıtlaSilNe güzel özetmişsiniz şimdi ki aileleri. Kaleminize sağlık..
YanıtlaSilFarkında olduğumuz olmadığımız o kadar cok bağımlılığımız var ki...
YanıtlaSilYanlış bir çözümle gerçek bir problem geçilemez hayatta... Ne doğru bir ifade 🌺
YanıtlaSilProblemin dolayısıyla da çözümün gerçeğini bulabilmek , nasip olsun 🤲🏻
YanıtlaSilBağımlılıklarımızın farkına varıp kurtulmak dileğiyle...
YanıtlaSil