Sabahın ilk ışıkları camın bir köşesinden içeri doğru yansıyordu. Yatağında mışıl mışıl uyuyan Zeynep’in yüzüne vuran güneş onu uyandırmıştı. Gözlerini açtığında ilk aklına gelen şey annesiydi. Yeni kaybetmişti annesini. Yokluğu kalbine acı veriyordu. Doğruldu yatağından ve derin bir nefes aldı.
“Ah be annem çilemizi çektin, büyüttün; tam sana evlat olacakken gittin.” dedi.
İşe gitmek için hazırlanıp evden çıktı. Her zamanki yerinde duran anahtarını alıp kapıyı kilitledi.
Kardeşi, “Zeynep tıpkı annem
gibi her türlü tedbiri elden bırakmıyor.” derdi.
İşe her gün aynı yoldan giderdi ve artık insanlara tanıdık geliyordu. Yıllardır aynı mahallede, aynı binada oturuyor; aynı iş yerinde çalışıyordu. İnsanlar onunla ilgili pek bir şey bilmese de güvenilir, ağır başlı bir kız olduğunu biliyorlardı. Kimi “Burnu havada” kimi de “Efendi, ağır başlı” derdi.
Yıllardır bu insanlarla aynı semtte olmasına rağmen “Merhaba” diyen insanlara sadece kafasını eğerek selam verirdi. İçinden “Merhaba” derdi ama dışında başka bir dünya vardı. Herkesin onu duyduğunu düşünürdü ama ondan başka kimse onu duymazdı.
Telefonu çaldı; arayan
ablasıydı: “Zeynep; annemin evini boşalttık sadece vitrin ve içindeki yemek
takımı kaldı. Onları almamız lazım çünkü evi satın alanlar bu hafta evi
boşaltmamızı istiyorlar.” diyordu.
Bir an şaşırdı. “Neee! Ne çabuk sattınız evi? Peki ya annemin hatıraları, bizim çocukluğumuz? Ne zaman bu kadar vicdansız oldunuz abla? Nasıl yaparsınız böyle bir şeyi? Ayrıca, ben çalışıyorum. Kafanıza göre hareket ediyorsunuz. Nasıl gideceğim buradan Kayseri’ye?”
Ablası, “Uzatma artık istersen Zeynep; hem bak dokunmadık vitrine, annemizin hatırasına en iyi Zeynep bakar dedik. Sen seversin tarih kokan şeyleri toparla çık.” diyerek telefonu kapatmıştı.
Aniden kontrol dışı çıkan işler Zeynep için kabustu. Tüm gün plan ve programlarını gözden geçirdi ve boş bulduğu güne Kayseri’ye bilet aldı.
Baba evine vardığında karanlık
çökmüştü. Kapıyı aralayan Zeynep evi bomboş görünce üzülmüştü.
“Geç oldu ; en iyisi uyumak. Sabah erken kalkıp toparlarım.” diyerek bir köşede sessizce kıvrılıp uyumuştu. Sabah vücudu tutulmuş bir şekilde gözlerini açtı. Tavandaki ahşap avize onu çok gerilere götürmüştü. Birden çocukluğu canlandı, gözlerinde… Çocukken çok nadir girip oynayabildikleri salon artık bomboştu.
Gözü salondaki vitrine takıldı. Annesinin misafirler için çeyiz olarak aldığı yemek takımı çok kıymetliydi annesi için… ”Çok özel bir misafir gelirse kullanırız.” derdi ama o özel misafir hiç gelmemişti. Zeynep onları dikkatle vitrinden çıkarırken “Bu nasıl bir şey tüm hayatımız boyunca bu tabaklara değer verdik kırılmasın, çizilmesin diye annem tedbir alırdı, kullanmazdı. Şimdi herkes gitti. Bu tabaklar hepimizi uğurladı ama onlar hala burada duruyor.” diye düşündü.
Neden…
Var ama kullanmıyorsun hayrını göremiyorsun, başkasına kullanmak için tutuyorsun o başkası da gelmiyor. Tabağın var ama boş…
Tabağın var ama içindekini yiyemiyorsun…
Tabağın var ama içinde yemek
yok…
Tabağın var ama açsın…
“Belki de çok gereksiz yere, birçok şey için tedbir almışız.” dedi Zeynep.
Hayatımızı kolaylaştırmak için var olan şeyler yanı başımızda olmasına rağmen neden bize fayda vermesin?
Öyle şeyler var ki hayatımızın merkezinde yer alıyor. Evimiz, arabamız, paramız, eşyamız, bunlar hayatımızı kolaylaştırmak için değil miydi?
Peki ; bunlardan fayda görmeden bizi “koruma
görevlisi” yapan neydi?
Ben gideceksem o kalacaksa ve her gidenin ardından sonrakilere yük olacaksa ne anlamı vardı?
Doğru olan bana verilenin hayrını görmek değil miydi? Bana verilenlerin beni asıl amacıma yakınlaştırması değil miydi?
İnsanın içi dolu bir tabağı
yoksa elindeki tabak altından da olsa aç değil miydi?
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara
hedeflerine ulaştıracak yöntemler gösterir.
19 Yorumlar
İnsan kendi elindekilerin değerini bildiği sürece hayırlı olan yaşama ulaşabilecek .Kaleminize sağlık 🤲🏽
YanıtlaSilEşyaların bekçisi olduk maalesef... Durumumuzu özetleyen bir yazı olmuş elinize sağlık
YanıtlaSilÇocukluğuma gittim. Silip silip de kullanamadığımız vitrindeki takımlar aklıma geldi. Kaleminize sağlık 💜
YanıtlaSilKullanmadığımın bana bir teması yok demek ki. O zaman hayatımızda teması olan olsun hep. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilVarolan herseye anlam verici biziz. O yüzden başkasından önce kişi kendine ilgili olmalıdır
YanıtlaSilBiz de bayrama yakın ne alsak annem giymeyin bayram da giyersiniz derdi ama ben hemen giyerdim :) aklıma direk o geldi iyi ki de giymişim bir varız bir yokuz
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı. Bu haytın geçici olduğunu unutuyor insan. Önemsiz olan şeyleri o kadar öncelik yapmışız ki. Çok güzel bir hatırlatma yapmış yazı. Ellerine sağlık.
YanıtlaSilBir şeyi kendinden değerli görürsen, onun hayrını ne sen görürsün ne de bir başkası.. Harikaydı
YanıtlaSilGerçekten ne dokunaklı bir yazı yakınımızdakilere elinizdeki , eşyalar kadar koruyup ilgilenmiyoruz .Can gidiyor mal kalıyor da anlamı oluyor mu?
YanıtlaSilÇocukluğumu yaşadım yeniden, üzüldüm ertelediklerimize :( misafirleri beklediği için yemek yenilemeyen tabaklar, misafirleri beklediği için oturulamayan koltuklar, misafirleri beklediği için basılamayan halılar bizde de vardı. Bizden, yaşayacaklarımızdan daha kıymetliydi o eşyalar. Dokunulmazdı hepsi. Peki ya yıllardır oturmadığın o koltuğu, gelen misafirin oğlunun iki saniyede mahfetmesi ile biten bir hikayenin neresi anlamlı? Neyi neden yaptığımızı bir daha düşünelim . Değer vermenin tanımını bir daha düşünelim lütfen...
YanıtlaSilKullanılmayan her şey belki başka birinin ihtiyacı... Çok güzel olmuş ellerinize sağlık
YanıtlaSilFayda veren vermeyen şeylere değer veriyoruz en büyüknhatamız düşünmüyoruz nedenini? Neden insan kendine değer vermez? Oysa amacımı mutlu olmak değilmiydi? Mutluluğu nerede arıyoruz?
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş elimize sağlık, çok eskilere götürdü beni…
YanıtlaSilÇok güzel ve faydalı bir yazı olmuş doğruya doğru gerçekler
YanıtlaSilElimizdekilerin teması olması ne kadar değerli.💜
YanıtlaSilKullanmadığımız her şey bize yük oluyor. Fark edenlerden olalım inşAllah…
YanıtlaSil“Belki de çok gereksiz yere, birçok şey için tedbir almışız.” .. beni çok etkiledi bu cümle. oysa insan hiçbir davranışı kötü niyetle yapmazdı ki? ama iyi niyetli davranışların zarar veren sonuçları olabiliyordu.. saflaşabilmek, gereksiz olan her şeyden arınabilmek duası ile..
YanıtlaSilNe kadar anlamlı bir yazı olmuş 👏👏 önemli olan paylaşmak var olanı birlikte kullanmak.. bazı şeylerin keyfine varmak.. 🌸
YanıtlaSilYaşamımız boyunca ne çok eşya biriktirmişiz. Eşya yerine dost biriktirmeli, anı biriktirmeliymiş insan.
YanıtlaSil