Hadi ya!
“Seni seviyorum” demedim mi hiç?
Oysa bir tek sana gelirken koparmıyorum ucunu ekmeğin…
Tekrar bir düşün!
Demiş bir şair. Ne güzel de demiş. Sanki karşındakine sevdiğini söylemenin tek yolu, bu iki sözcüğü kullanmakmış gibi.
İnsan adaletli olmalı bu dünyada. Her işi yaparken ama en çok da algılarken…
Çünkü adaletli algılamazsa yanılır, hataya düşer. Bu yüzden belki iftira eder, belki yargılar, belki yalan söyler. Doğru anlamazsa, doğru da aktaramaz zira.
İnsanlar tutturmuş bir ‘14 Şubat’ gidiyor.
İnsan sevgisini 364 gün esirgeyip bir güne mi, sıkıştırmalı? Ya da 364 gün yapılanları görmeyip o bir günde alınanda, söylenende mi, aramalı?
Sevginin en ucuz yolu, “Seni seviyorum.” demek oysa ki...
İnsan yalan konuşur da yalan delil ortaya koyamaz ki...
O yüzden, sevgiyi düşünürken söylenenlerden çok, delillere bakmalı.
Sevmek, bazen sevdiği ekmeğin ucundan bile vazgeçmek
Ya da onun sevdiği yemekleri pişirmek.
Hastalandığında nazlanmasına müsade etmek,
Üşüdüğünde ceketini vermek,
Yağmur yağar diye, şemsiye almasını hatırlatmak.
Bazen gönlünü almak ya da destek olmak.
Dertleşebilmek, danışabilmek, omuz vermek, bilinç vermek…
Ama sevmek, en çok da sevgi beklerken sevgi gösterebilmek.
Sevgi dediğimiz şeyi sadece karşı cinsle sınırlamak, yazık olmaz mı?
Bazen bir bitkiyedir, sevgi…
Hastanede herkesin unuttuğu, kapının arkasında kalmış bir bitkiyi güneşe çekmek ya da yazın sıcağında yaprakları “Bana su ver.” diye yere yatmış bir çiçekle şişenin dibindeki suyunu paylaşmak...
Bazen bir hayvanadır, sevgi…
Öldürmeye kıyamayıp bin bir zahmetle, o kara sineği evden dışarı göndermeye çalışmak, “Ölümün benim elimden olmasın.” diye onunla konuşmaya başlamak...
Bazen bir komşuyadır, sevgi…
Sadece konuşmaya ihtiyacı olan genç komşuya, hal hatır sormak, en sıkışık gününde vakit ayırmak...
Bazen bir yetimedir, sevgi…
Yetimken bir yetime yetmek...
Bazen bir çocuğadır, sevgi…
Gerçekten zaman ayırıp dinlemek, belki teselli etmek, belki oyun oynayıp eğlendirmek ya da bir şey öğretmek...
Bazen anne babayadır, sevgi…
Onları istedikleri yere götürmek ya da aynı sofrada oturmak... Yemeklerin çok güzel olduğunu, ne kadar da özlediğini söylemek...
Bazen de sevgi, herkesin seni unuttuğunu düşündüğün o savaş meydanında, hiç tanımadığın gülen bir yüzün el uzatması... Seni o karmaşadan çekip çıkarması...
Seni tanımayan, senin de tanımadığın... Evet... Ama onu oraya bir gönderen var. Elini uzattıran var.
Seni iyi ve kötü anında bırakmayan, gözetip kollayan, ihtiyaçlarını ulaştıran ve hiç unutmayan... Sevgisini her an hissedebildiğin var.
İnsan yalan söyleyebilir ama yalan delil ortaya koyamaz ya hani...
Hadi bir düşün. Seni sevenin delillerini ara, hayatın detaylarında gör.
Gör ki sevginin bir günden ibaret olmadığını anla. Bir yıl değil, bir ömürlük sevgi…
O zaman şimdi,
Sevgi gösterenlere teşekkür et.
Ve sana sevginin her türlüsünü sunana şükür et…
Ne de olsa veren, verdiğinden kıymetli...
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerle bugünümüzü ve yarınımızı tasarlamamızı sağlayan bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini doğru tespit edebilmeleri ve çözüme ulaşabilmeleri için stratejiler sunar.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi”, programlarıyla
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara
hedeflerine ulaştıracak yöntemler gösterir.
0 Yorumlar